5 Eylül 2008 Cuma

ŞELENGO HAKKINDA GENEL BİLGİ



Genel özellikler
Şelengo kabakgiller familyasından olup tek yıllık bir bitkidir. Yatık ve yarı yatık şekilde gelişen bir bitkidir. Yaprak yapısı geniştir. Yaprak ayası az derecede tüylüdür. kolları 3-4 metre uzayabilen bir sebzedir.özellikle kuraklığa dayanıklı bir bitki olup sadece yağışa dayalı yetiştirildiği koşullar da tat ve aroması bakımından çok belirgin bir şekilde sulu koşullara göre farklılık arzeder.Şelengonun en önemli özelliği kabuğu ile birlikte tüketilebilir olmasıdır.bunun sebebide çeşit özelliğinden dolayı bazı meyvelerin acımsı tada sahip oldukları görülür.

Kök yapısı
Kazık kök yapısına sahip olup kök sistemi oldukça gelişmiştir

Gövde yapısı.Yatık ve yarı yatık şekilde bir gövdesi vardır.

Yaprak yapısı
Geniş yapraklıdır. Yaprak ayası az derecede tüylüdür.

Çiçek yapısıBir dişi ve birkaç erkek organdan oluşur. Beş çeneklidir. Çiçekleri sarı renklidir.

Meyve yapısı
Yuvarlak ve oval şeklini alabilen dış görünüş olarak acura benzer. Az tüylüdür. iç yapısı beyazdır. Çekirdekleri yumuşaktır. Taze olarak tüketilir.

Tohum yapısı
Olgunlaşan meyve olgunlaşmış kavun şeklini alır. Çekirdek yapısı kavun çekirdeği büyüklüğünde olup kavun çekirdeğinden ayrılan yönü biraz daha geniş olmasıdır. Tohumun rengi beyaz veya sarı olabilir.

Yetiştirme koşullarıŞelengo bitkisi tohumla yetiştirilir. Ekiminden beş on gün sonra çıkış gerçekleşir. Şelengo bitkisi nem ve bitki besin elementleri bakımından fakir toprakların zengin bitkisidir. Killi, tınlı topraklarda yetiştirilebilir. Gövde büyüme şekli genelde yatık olup bir buçuk iki metre uzamaktadır. Tavlı toprağı ekimi gerçekleştirilmeli veya tohumun atıldığı toprağı can(çıkış suyu) suyu mutlaka verilmelidir. Çıkıştan itibaren mutlaka iki üç defa çapalanmalıdır. Yabancı otlardan temizlenmelidir.
Şelengo bitkisi sıcak iklim bitkisi olup ilk bahar son donlarını mütakiben ekimi gerçekleştirilir.Nisan ayında ekimi yapılır mayıs ayını son haftası ve haziran başlarında pazara sunulur.45-60 gün içerisinde sebze tüketilebilir hal alır.Olgunlaşması için ve tohum alımı için bitkinin olgunlaşmaya bırakılması gerekir.
Not:Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Ziraat Mühendisi Mahmut Çalman

29 Temmuz 2008 Salı

ŞELENGO NEDİR?


Şelengo nedir?
Yapı itibarıyla dış görünüşü karpuzu, iç görüntüsü kavunu andıran tadı ise salatalığa benzeyen Türkiye’de sadece Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde yetişen Türkiye’nin endemik meyve-sebzelerinden biridir. Çerez olarak tüketilmesinin yanında(meyve gibi) sebze olarak ta kullanılmaktadır. Çacığı, salatası, dolması ve turşusu yapılır.

Bu meyve-sebze yi ilk olarak şehirde ki Yezidilerin(şarkiyanların)yetiştirildiği biline gelmektedir. Daha sonraları talebin çok olmasından hemen hemen tüm çiftçilerin gelir kaynağı olmuştur. Hiç bir tarım ilacı kullanılmadan üretilen Şelengo yazın vazgeçilmez meyvelerinden biridir. Tamamen doğal ortamda yetiştiği için organiktir.

23 Mart 2008 Pazar

VİRANŞEHİR TARİHİ


VİRANŞEHİR TARİHİ
Sümer, Hitit ve Asurlular döneminde “Tilla, Tella, Tilli” Romalılar döneminde “Constantina” , İslam Uygarlığı döneminde ise ”Tell-Mevzelaht, Tel-Mevzen , Tel-Muzin , Tilmuz ve Örenşehir “ isimlerini alan şehir,tarihte çok yıkılıp yakıldığı için şehre harap anlamına gelen “Viran” kelimesi eklenerek “Viranşehir”ismini almıştır M.Ö.2750 yılından itibaren tarih sahnesinde yerini alan Viranşehir’in tarihi her ne kadar M.Ö.2500-3000 yıllarına kadar inmekteyse de bulunan yeni mezar taşları, kentin tarihinin ilk insanların tarihine kadar uzandığını işaret etmektedir. Viranşehir, tarihi ipek yolunun üzerinde yer alışı ve çok verimli bir ovaya sahip olması nedeniyle ticaret ve tarım alanında yukarı Mezopotamya’nın önemli bir merkezi olmuştur.Bu konumundan dolayı eski devirlerde bir çok saldırılara,istilalara maruz kalmıştır. M.Ö.1900 yıllarında Viranşehir bir Hitit kentidir. Hititler,bu Viranşehir’i Asurilere bağlı beyliklerin elinden almıştır.Bir ara Lidya Kralı Krezos’un idaresinde kalmışsa da M.Ö.4.yüzyılda tekrar Hitit imparatorluğuna katılmıştır.Arzana adlı bir beyliğin hükümet merkezliğini de yapan Viranşehir, M.Ö.1115’te Asurluların eline geçti. Daha sonra İranlıların egemenliğine (M.Ö.521-485), Makedonyalılar (M.Ö.336-323), ardından da Seleukosların ve Romalıların (M.Ö.173) egemenliği altına girmiştir.Milattan önceki tarihinde Hurri-Mitanni, Asur, Arami, Med, Pers , Keldani ve Roma (Bizans) medeniyetlerini yaşayan kent, milattan sonra ilk dönemlerde İran-Roma arasındaki daimi çekişmeye neden olmuştur. Hicret’e kadar (M.S.623) bu çekişmenin içerisinde bulunan Viranşehir, hicretten sonra güneyden gelen İslam ordularının Komutanı Ganem tarafından fethedilmiştir. Kısa bir süre Hamdanilerin eline geçtiyse de (M.S.873) Abbasiler, Mü’tezit komutasında tekrar Viranşehir’i fethetmiştir. (M.S.894) Melikşah zamanında Selçuklular Devletine bağlanan Viranşehir zaman zaman Bizans, Selçuklu, Arap, İran ve Artuklular arasında el değiştirmiştir. M.S.1071 ‘de Selçuklular, 1108’de Mardin Artukluları1202’de Musul Atabeyi Nurettin Zengi tarafından fetih edilir. 13.yüzyılda Viranşehir’de bir fetret devri yaşatan Hülagular’ın işgali başlar(1258). Hülagular, kenti yakıp yıktıktan sonra Mardin’e çekilir. M.S.14.yy’ın 2.yarısında ise,Timur’un işgaline uğrar(1400). Hülagular’ın etkisinden kurtulan kentte yine taş üstünde taş bırakılmaz. Timur tarihin en büyük katliamını burada yapmış, bir söylentiye göre de Timur’un “Taş üstünde taş,omuz üstünde baş bırakmayacağım” sözünü burada söylediği sanılır. Viranşehir, daha sonra Akkoyunlu , Karakoyunlu ,Arap ve İran’lıların (Sasaniler) arasında el değiştirdikten sonra1516 yılında Osmanlı egemenliği altına girmiştir. Ortagonal roma tapınağı (Dikmeler) Roma imparatoru Hadrianus’un Nil nehrinde boğulan sevgilisine hitaben yaptırmış olduğu rivayet edilen bir tapınaktır. Bazalt kesme taşları ile 14 ayak üzerine iki katlı olarak inşa edilen tapınak, Bizans döneminde kiliseye dönüştürülmüş, Timur’un şehri fethi sırasında tahrip edilmiştir.Tapınağın planı altıgen bir yapıdadır.Tapınak bazalt taşlarla inşa edilmiştir.Ortası altıgen planlı talas tipinde olan tapınağın kültür merkezi de bulunmaktadır.Yine bu mekanın dışında aynı planlı dairesel bir galeria vardır.Bu galeriadan ortadaki talas mekana iki kapıdan girilmektedir. Ortadaki talas mekan üzeri açık , tek katlı kutsal bir mekandır.Galeria kısmı ise iki katlı olup birinci kat ,ortadaki talas yapı ile aynı yükseklikte idi. Dini ayinler talas mekanın içinde yapılırken galerianın üst katında da bu ayin izlenebilmekteydi. 1900’lü yılların başında halk arasında dikme olarak adlandırılan tapınak ayaklarından 8 tanesi ayakta olmasına rağmen günümüze sadece 1 dikmesi sağlam gelebilmiştir.Ayakta kalan bu dikme, iki katlı bir mimariye destek olarak yapıldığı izlenimini vermektedir. Şehir merkezinde bulunan bu yapı Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından korumaya alınmıştır. Çemdin Kalesi (Eski kale) Viranşehir-Şanlıurfa Karayolunun ,25.Km.sinden yolun güneyine sapan stabilize yolun 9.Km.sinde bulunan Çemdin Kalesi Romalılar tarafından inşa edilmiştir. Kale, konumundan dolayı birkaç kez el değiştirmiş ve çeşitli uygarlıklar tarafından genişletilerek onarılmıştır.Bazı kaynaklarda bu kalede üç medeniyetin izleri bulunduğu ifade edilmektedir. Kale,yüksek bir tepede sert kalker taşlarından inşa edilmiştir.Kale ve çevresindeki kayalık alanlar oyularak mesken haline getirilmiştir.On iki burç ve iki gözetleme kulesinden yapılmış olan bu kalenin sur ve burçları, beyaz kesme taşlarla örülmüş, iç kısımları dolgu malzemesi ve harçla doldurularak 3-4 metre kadar kalınlaştırılmıştır.Surlar 8-10 metre, burçlar ise 13-14 metre yüksekliğindedir. Kalenin etrafında savunma amaçlı yapılmış ve içi sürekli su ile dolu olan 5 metre derinliğinde ve 5 metre genişliğinde bir savunma hendeği vardır. Kalede biri doğuda diğeri batıda olmak üzere iki kapı bulunmaktadır. Bu kapıların önünde ve savunma hendeğinin üzerinde kaleye geçilmeyi sağlayan iki seyyar köprü bulundurulurdu. Kale günümüze iyi durumda gelebilen anıt eserlerden biridir. Kızlar Sarayı Viranşehir-Şanlıurfa Karayolunun 29.Km.sinden güneye doğru 20 Km mesafededir.Kızlar sarayı tepelik bir yer olup kalkerli kayadan oluşur ve geniş bir alanı kaplamaktadır.Kaylıkların güney kısmında kalkerli kalsit taşlardan sarayın kalıntıları halen bulunmaktadır.Sarayın altında yer altı çarşısı bulunmakta olup kapısı ve havalandırmaları da mevcuttur. Hanefiş (Akkese ) Kilise ve Mağaraları Viranşehir’in Kırlık Köyü’nden güneye doğru 6.km.de bulunur. Bu kilise ve mağaralar, dere ağzındaki kayaların oyulmasıyla yapılmıştır. Kilisenin girişinde çeşitli hayvan kabartmaları bulunmaktadır. Şemun Manastırı(Yolbilen Köyü) Yolbilen Köyünün orta yolbilen (hafdamal) mezrasında inşaat yapımı sırasında temel kazısı sonucu tesadüfen ortaya çıkarılan ve M.S.873 yılında yapıldığı söylenen bu manastır, bazı kaynaklara göre, dünyanın ikinci büyük manastırı olarak kabul edilmektedir. Daha sonra yapılan yapılan kazılarda manastırın doğusundaki azizler mezarlığı ortaya çıkmıştır.Aziz Şemun tarafından yaptırıldığı tahmin edilen manastırda, başta şemun olmak üzere, Halfin, Yuhannun, Elişa ve Tuma mezarları olduğu söylenen mezarlar ortaya çıkarıldı.Bu Manastırın bulunduğu çevrede çok sayıda mağara bulunmaktadır. Viranşehir Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından geçici olarak koruma altına alınan manastırın, Mardin’deki Deyrul zafaran manastırından iki kat büyük, Antakya’daki manastırdan ise küçük olduğu Mardin’deki Süryani çevresi tarafından ifade edilmektedir.


EYYÜPNEBİ BELDESİ VE EYYÜP PEYGAMBER’ İN TÜRBESİ Viranşehir’in Kuzeybatısında olup, Viranşehir-Şanlıurfa Karayolunun 6. Km. sinden kuzeye sapılarak 15 km.den sonra Eyyüpnebi Köyüne ulaşılır. Burada; Hz. Eyyüp Peygamberin , Hz. Rahime ve Hz. Elyasse Peygamberin türbeleri bulunmaktadır Bu köy Hz. Eyyûb’un adı ile anılmaktadır Türbeler bakımsız ve harap halde iken 1992 yılında Şanlıurfa Valiliği tarafından başlatılan restorasyon çalışmaları ile türbeler ve çevresi tümüyle orijinalliği korunarak yeniden inşa edilmiştir.


HZ.EYYÛB’UN TÜRBESİ: Eyyubnebi Köyünde camiinin güneydoğu köşesine 15-20 m mesafede olan makam. Buradaki makamın üzerine kubbeli bir bina yapılmış ve ziyaret edilmektedir.Özellikle Arife ve bayram günleri büyük ziyaretçi kalabalığı oluşmaktadır.


HZ.RAHİME TÜRBESİ: Eyyubnebi Köyü höyüğünün kuzey-batı yönünde, höyüğe 50 m mesafedeki Makam Hz.Eyyub’un hanımı Hz. Rahime’nin türbesi olarak ziyaret edilmektedir.


HZ.ELYESA TÜRBESİ: Hz.Eyyub Türbesinin güneybatısında köye 500 m kadar mesafedeki makam Hz.Elyesa türbesi olarak bilinmektedir. Hz.Eyyub’u ziyarete geldiğinde ona ulaşamadan o mevkide vefat ettiği rivayet edilmektedir.. HZ


EYYUP PEYGAMBER VE VİRANŞEHİR Hz. Eyyüp’ün milattan önce 1263’te Şam ile Ramle arasında dünyaya geldiği rivayet edilir. Hz. İshak’ın neslindendir. Hanımı Hz. Rahime ise Hz. Yusuf’un torunudur. Kutsal Kitaplarda övülen Allah’ın bizzat Vahyi ile şereflendirilen bu aziz peygamber de, diğer peygamberler gibi peygamberliğin merhamet, şefkat, mizaç misafirperverlik, cömertlik ve şükürle vasıflandırılmıştır. Allah’u Teala Hz. Eyyub’e dedesi Hz. İshak’ın duası ve bereketi ile çok mal ve servet verdi. Sürülerle hayvanlar, bağlar, bahçeler ve çok evlat ihsan etti. O bu ihsanlara ibadetle karşılık verdi. İblis kıskandı ve Allah’a: “Yarabbi! Eyyub’un ibadeti çoktur. Lakin hangi kul vardır ki sen bu kadar nimet veresin de ibadet etmemiş olsun. Beni onun malı üzerine musallat kıl; ta ki onun bütün malını helak edeyim. O zaman senin nimetine nasıl küfran edeceğini gör” dedi. Allah’ta “ya mel’un elinden ne gelirse işle” diye iblise ruhsat verdi. İblis evvela Eyyub’un malını helak etti. Eyyup sabır etti, sonra yine Allah’ın ruhsatıyla Eyyub’un çocuklarına musallat olarak bulundukları evi başlarına yıkıp helak olmalarına sebep oldu. Hz. Eyyub yine sabır etti. iblis bu defa Eyyub’un şahsına musallat olmak istedi. Eyyub secdedeyken iblis yeraltından gelip ağzına üfledi. İblisin nefesi sabır peygamberinin bütün vücudunu ateş gibi yakıp kıpkırmızı etti. Hz. Eyyub’un başından gözlerinden dilinden ve yüreğinden başka sağlam bir yeri kalmadı. Büyük derde belaya düştü Eyyub yine sabır etti. Belası arttıkça sabrı da arttı. İblis son defa Hz.Eyyub’un hanımına da musallat olmak istedi yine muvaffak olamadı. Nihayet Eyyub peygambere iman etmiş olan üç kişi bir gün onu ziyarete geldiler. Ve dediler ki “Eyyub ki bu kadar derde müptela oldu; bunca zamandır Allah’tan bir yardım ve merhamet yetişmedi. Öyle görünür ki Allah bundan vazgeçmiştir. Yoksa bela son bulurdu” dediler. Eyyub bunu işitince çok incindi, Allah’ın kendisinden vazgeçme ihtimali onu çok üzdü. Allah’a yalvardı Allah merhamet etti. Allah’u Teala ona “ayağını yere vur su çıksın” dedi. Eyyub ayağını yere vurdu, yerden latif bir su çıktı, onunla yıkandı ve o sudan içti sonuçta bütün dertlerinden kurtuldu. İşte bu olayların geçtiği yer genel bir ittifakla Şanlıurfa il merkezi ve Viranşehir’in Eyyubnebi beldesidir.


HZ. ELYESSA PEYGAMBER Hz. Elyessa Şam tarafından yola çıkarak Allah’ın sevgili kulu olan sabır timsali Hz. Eyyub’u ziyaret etmeye gelir. Uzunca günler yaya olarak yol yürüdükten sonra Hz. Eyyub’un bulunduğu köye oldukça yaklaştığı sırada iblis insan kılığına girerek onun önüne çıkar ve nereye gideceğini sorar. Hz. Elyessa Eyyüb Peygamberi ziyaret etmeye gideceğini ve aylardır yol yürüdüğünü söyleyerek yolunun daha çok kalıp kalmadığını İblis’ten sorar. İblis” Bu halinle sen nere Eyyub Peygamberin bulunduğu köy nere? Geldiğin yol kadar yolun var der. Halbuki Hz. Elyessa Hz. Eyyub’un bulunduğu köye oldukça yaklaşmıştır.Yorgun ve bitkin bir durumda olan Hz.Elyassa daha fazla yol gitmek için kendisinde takat bulamayınca Allah’a “Ya Rabbi! Ben yorgun ve bitkin bir durumdayım, emanetini benden al” diye dua eder. Elindeki asasını yere batırdıktan sonra Allah’ın rahmetine kavuşur.Yere batırmış olduğu asası türbesinin başında bir ağaç olarak yeşerir. Hz. Elyessa’nın türbesinin bulunduğu yerdeki ağaç 1990 li yıllara kadar yaş iken sonradan kurumuş olup bu türbe restore edildikten sonra da ağacın bu kütüğü mezarın yanında muhafazaya alınmıştır. İşte Eyyubnebi Köyü’nün tepenin bir yamacında Hz. Eyyub diğer yamacında da onu ziyarete gelen Hz. Elyessa peygamberin mezarları bulunmaktadır.


TILGORAN KÖYÜ(Yollarbaşı ):Eyyubnebi Köyünün güneyinde 5 km mesafedeki höyüklü köy. Bu köy höyüğü ile tarihi bir köydür. Adı “mezarlar” höyüğü anlamına gelmektedir. Höyüğün doğu yönünde ve hemen dibinde bir mezar mevcuttur. Bu makam, Hz.Eyyub’un oğlu Hamvel’ın mezarı olarak ziyaret edilmektedir.


GIRLAVIK KÖYÜ:Eyyubnebi köyünün kuzeyine düşen bu köyde de Hz.Eyyub’un bir oğlunun mezarı olarak ziyaret edilen bir yer mevcuttur. Aslanbaba Türbesi ve Mesire Yeri Viranşehir-Ceylanpınar Karayolunun 14.km. sinden batıya doğru 3.km.de bulunan bu türbe yöre halkı tarafından yoğun bir şekilde ziyaret edilmekte ve adak adanmaktadır. Bu türbe, bir rivayete göre ünlü Selçuklu hükümdarı II.Kılıçarslan ,diğer bir rivayete göre de aslen Hatay ilinden olan keramet ve keşiflerin sahibi Seyyah,ermiş, Aslanbaba namında büyük bir zatın türbesidir.Türbe hakim bir yamaçta olup, çevresi ağaçlarla kaplıdır. türbe ziyaretinin yanı sıra türbenin çevresindeki ağaçlık alan halk tarafından mesire ve piknik yeri olarak yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Höyükler:Tarihi çok eski olan çeşitli medeniyetlere beşiklik etmiş olan Viranşehir’de Elgün(Atçana) höyüğü , Gözlek(Annabi) höyüğü , Yaban Höyüğü , Oğlakçı Höyüğü Tepeyolu(Tılterik) höyüğü, Yollarbaşı(Tılgoren) höyüğü , Eyyüpnebi höyüğü, Başaran(Tırozik) Höyüğü , Elbeğendi (hacuk ) höyüğü , Konakyeri (Tılcafer) höyükleri bulunmaktadır.